Balkanlar’da ilk isyanlar nasıl başladı? – Erhan Afyoncu

balkan isyanları,bulgar isyanı
Bulgar İsyanı – 1876

Balkanlar’da ilk kıpırdanma Sırplar arasında meydana geldi. Daha III. Selim devrinde (1804), Sırp halkı, mahallî yeniçerilerin ve âyanların baskısına karşı direniş başlattılar. Bâbiâli bu mücadelede Sırplar’ı haklı bularak destekledi. İsyanın lideri Kara Yorgi Petroviç, okuma-yazması olmayan, Topalalı bir domuz tüccarı olup, bir dönem Avusturya ordusunda çavuş rütbesinde hizmet vermişti.

Kara Yorgi, Sırp isyanını millî bir ayaklanmaya dönüştürdü ve Ruslar’la irtibata geçti. 1806-1812 Osmanlı-Rus harbi esnasında Rusya, mücadelelerini hâlâ çete savaşları şeklinde sürdüren Sırplar’a askerî destek verdi. Ancak Avusturya, kendi sınırlarında, Rusya’nın himayesinde bir Sırp Devleti kurulmasına karşı çıktı. Rusya karşısında mağlup olarak, 1812’de Bükreş Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalan Osmanlı hükümeti, antlaşmada Sırplar’a özerklik vereceğini taahhüt etti. Ancak bu sırada Rusya ile Fransa arasında büyük bir savaşın patlak vermesi (Napolyon’un Moskova seferi) üzerine buna uyulmadı. Bâbiâli, Sırplar’ın Rus desteğinden mahrum kalmaları ve isyanın liderleri arasında anlaşmazlıklar çıkmasından istifadeyle, asileri tenkil için harekete geçti. Sırbistan’a giren Osmanlı kuvvetleri Ekim 1813’te isyanı kontrol altına aldı. Bu gelişmeler üzerine Kara Yorgi, Avusturya’ya kaçtı.

Bâbiâli, isyan sonrası Sırbistan’da yeni düzenlemeler yaptı. Osmanlı hâkimiyetini kabul eden Sırp âyanları, kendi bölgelerinin knezi, yani idarecisi kabul edildiler. Kara Yorgi’nin rakibi ve ülkenin nüfuzlu ailelerinden birine mensup olan Miloş Obronoviç, Rudnik, Pojega ve Alacahisar Büyük Knezi kabul edildi. Ancak yapılan yeni düzenlemelere rağmen Sırp halkı ile mahallî Osmanlı idarecileri arasındaki çatışmalar yer yer devam etti. Belgrad paşasının hışmından kaçarak kurtulabilen Miloş, 1815’te Takovo Kasabası’ndaki kilisenin önünde başknez sıfatıyla ayaklanmayı tekrar başlattı. Napolyon’un önce Rus seferinde ağır bir hezimete uğraması, sonra da Waterloo’da Avrupa için bir tehdit olmaktan çıkartılması üzerine Rusya, Sırp isyanının bu ikinci dalgasına tekrar destek verecek bir konuma gelmişti. Böyle bir müdahaleden çekinen Bâbıâli, 1815 sonbaharında İstanbul’a gelen Sırp elçilik heyetinin, Türkler’in Sırbistan’dan uzaklaştırılması karşılığında vergileri düzenli olarak ödeme ve silahlarını teşlim etme tekliflerine uzlaşmacı bir karşılık verdiler. Bir Osmanlı ordusu Sırbistan’a girdiyse de büyük çatışmalar yaşanmadı. Belgrad ve Semendire, Osmanlı güçlerine teslim edildi. Miloş Obronoviç Sırp halkının eskisi gibi padişaha bağlı kalmak istediğini bildirdi. Herhangi bir dış müdahaleye izin vermek istemeyen Bâbiâli, 1817’de, Miloş Obronoviç’i başknez olarak tanıdı ve Sırplar’a imtiyazlı prenslik statüsü vermeyi kabul etti.

Miloş Obronoviç, 1817’de ayaklanmayı tekrar alevlendirmek için Sırbistan’a geri dönen Kara Yorgi’yi Semendire’de yakalatıp, öldürttü ve kesik başımı İstanbul’a gönderdi. Sırplar’ın imtiyazlı konumu, Rusya ile yapılan 1826’daki Akkerman ve 1829’daki Edirne antlaşmalarıyla da tasdik edildi. II. Mahmud’un 1830’da verdiği bir hatt-ı hümâyûnla, Obronoviç ve soyundan gelecekler tarafından idare edilecek özerk bir Sırbistan resmen tanındı. Obronoviç, altı kazanın Sırplar’a verilmesi talebinin I. Mahmud tarafından geri çevrilmesi üzerine, 1833’te tekrar harekete geçip, prensliğin topraklarını kuzeyde Tuna, batı ve doğuda Drina ve Timok ve güneyde Aleksinatz ve Niş’e kadar genişletti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanı nedeniyle oldukça sıkıntılı günler yaşayan Osmanlı hükümeti, bu oldu bittiyi kabullenmek zorunda kaldı.

Sırbistan’a özerklik kazandırmayı başaran Miloş, ülkesini milli bir devlet hâline getirmek çabaları esnasında idaresi altındakilere karşı takip ettiği sert politikalar yüzünden halkını kendisinden soğuttu. Miloş’un emellerini sınırlandırmak isteyen Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya tarafından desteklenen muhalefetin baskısıyla, 1838’de Sırbistan’da anayasal bir düzen kuruldu ve ülkenin 17 üyeden oluşacak bir senato eliyle yönetilmesi kararlaştırıldı. Sırbistan, bundan sonraki yıllarda, bir taraftan Avusturya ile Rusya arasındaki nüfuz çekişmesine sahne oldu, diğer taraftan da Obronovic ile Kara Yorgi ailelerinin bitip tükenmek bilmez taht mücadelelerine şahitlik etti. Osmanlılara karşı ilk milli isyanı başlatmalarına rağmen ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sonrasında bağımsızlıklarına kavuştular.

Kaynak: Sorularla Osmanlı İmparatorluğu – Erhan Afyoncu (sh.465-466-467)

Bir Cevap Yazın