Ispartalıların Termofil geçidinde Perslere karşı kazandıkları zaferi tasvir eden bir tablo.
Öncelikle söylemek gerekir ki bu Isparta’nın Anadolu’daki Isparta ile bir alâkası yok. Isparta, Yunanca “ekilmiş, tohumu atılmış” demektir. 300 Ispartalı filmini seyredenler, bir avuç kahramanın Termofil geçidinde Perslere karşı kazandıkları zaferi hatırlar. Milâttan Evvel 10. asırda bir Helen kavmi olan Dorlar, Mora yarımadasını işgal etti. Yine Helenlerin Aka kavminden yerli halkı esaret altına alarak Isparta devletini kurdu. Isparta, kendine has siyasî ve sosyal yapısı ile Antik Çağ’ın en enteresan devletlerinden birini teşkil eder.
DEVLET UĞRUNA FERD
Isparta’da devlet mukaddestir. Ferd, devlet içindir. Ferdin bu bağlılığı doğumla başlar. Dünyaya gelir gelmez muayene edilen çocuklar eğer zayıf veya sakat ise Tayget dağındaki uçurumdan aşağı atılarak öldürülür. Devlet, 7 yaşına gelen çocukları ailesinden alır; kendine göre “millî eğitime” tâbi tutar. Çocuk devamlı talimlerle sıkı bir askerî hayat yaşar. Böylece hem beşerî hislerin inkişafı engellenir, hem de askerlik hayatına alıştırılır.
Evlilik yalnızca çocuk sahibi olmak için yapılır. Her Ispartalı için askerlik gibi bir mecburiyettir. Yeter ki sağlıklı çocuklar dünyaya getirilsin. Devletin devamı için ferdlere ihtiyaç vardır. Bunun için hiçbir ahlakî sınırlama yoktur. Gayrimeşru münasebetler tabiî, hatta hoş karşılanır. İffet ve sadakat beğenilen vasıflar değildir. Hatta ihtiyar bir erkeğin, genç karısını, çocuk sahibi olması için genç ve “namuslu” bir erkeğe teslim etmesi ve doğacak çocuğu sahiplenmesi vazife sayılır.
Isparta’da aile hayatı yoktur. Çünkü ferdlerin hayatı ev dışında geçer. Aslî vazifelere engel teşkil edeceğinden, çalışmak, servet edinmek, ziynet eşyası kullanmak ve seyahat etmek yasaktır. Dinî merasimlere iştirak mecburîdir. Altın ve gümüş kullanmak, şişmanlık, evlenmemek suçtur. Zina ve mâhirâne hırsızlık ise suç sayılmaz. Hele hilotların malını çalmak en beğenilen kahramanlık türüdür.
300 Spartalı filminden bir sahne.
Herkes kontrol altında
Isparta’yı Jupiter’in oğlu Herkül‘ün soyundan geldiğine inanılan iki ayrı sülaleden iki kral idare eder. Kral, dinî merasimlere riyaset eder. Ordu kumandanıdır. Kanunları tatbik eder ama kanun yapamaz. Sıradan bir Ispartalı gibi yaşar. Krala senato eşlik eder. 30 yaşını geçmiş Ispartalılardan müteşekkil geniş kudretli bir Halk Meclisi vardır. Kralı seçer. Memurları tayin eder. Harb ve sulha, anlaşmalara karar verir. Mecliste müzâkere olmaz. Vatandaşlar, kral tarafından önlerine getirilen teklifleri kabul veya reddedebilir. Rey verme usulü alkışlayarak cereyan eder. Efor adındaki yüksek memurlar, kraldan cemiyetin en aşağı ferdine kadar herkesi, sisteme uygun yaşayıp yaşamadıkları hususunda kontrol eder; gerekirse sorguya çekip cezalandırır. Hususî hayat takip altındadır. Eğlenceler bile hep beraber devlet kontrolünde icra edilir.
Ahali, vatandaş, perioki ve hilot olmak üzere üç sınıftır. Vatandaşlar, Isparta’yı kuran Dorların soyudur. Bütün imtiyazlar bunlarındır. Her vatandaşın kendine yetecek kadar arazisi vardır. Ancak bunu kendisi işletemez. Hilotlar işler.
ÇALIŞMAK ZİLLET SAYILIRDI
Çünkü vatandaş için çalışmak zillet sayılır. Isparta vatandaşları, bütün nüfusun onda biri kadardır. İşgal sırasında Dorlara teslim olanlar perioki sınıfını teşkil eder. Siyasî hakları yoktur, ancak asker olabilirler. Isparta şehrine giremezler. Hilotlar, istilâcılara mukavemet eden yerli halkın soyundan gelir. Statüsü, köle ile hür arasındadır. Vatandaşların topraklarını eker. Mahsulün bir kısmı ile geçinir. Gerisini vatandaşa verir. Bir kısmı da şehirlerde vatandaşlara hizmetkârlık yapar. Hilotlar, ahalinin % 90’ını teşkil eder. Her türlü aşağılamaya maruzdur. Hatta tenhada bir hilotu öldürmek suç bile sayılmaz. Mamafih hilotların sosyal hayatı bir felâket olmakla beraber, iktisadî vaziyetleri o kadar fena değildir.
Hitler de bu sistemi model aldı!
XX. asırda bazı totaliter devletlerin, bu acımasız sistemi model alışı enteresandır. Mussolini İtalyası, Nazi Almanyası, Sovyet Rusya, hatta 1940’ların Türkiyesi ve Arap Devletlerindeki Baas rejimi, ferdi devlete feda eden Isparta sistemine hayrandı. Ancak bu hayranlık, hepsinde de felâketten başka bir şey getirmedi.
Çiçekten taçlar
Bazı Atinalı filozoflar, kendi sitelerindeki nizamsızlığa bakarak, Isparta’daki sisteme hayran olmuştu. Ancak Aristo bu sistemi iyi tahlil ve tenkit etmiştir. Ispartalılar barış içinde yaşamayı bilmez; beşerî faziletleri mühimsemezdi. Onun için, harb sanatı dışında bir ilerleme gösteremiştir. Daima hilot isyanı korkusuyla yaşamıştır. Bu sebeple zaman zaman tarihte emsali görülmeyen pek vahşi tedbirler almıştır. Meselâ Peloponez harblerinin 8. senesinde Atina tarafından sıkıştırılan Isparta, hilotları askere almaya mecbur oldu. Hilotlar pek kahramanlık gösterdi. Ancak askerliği öğrendikleri için isyan edeceklerinden ürken Isparta hükûmeti, korkusunu dâhiyâne bir şekilde giderdi. Vatandaşlık vaadiyle binlercesini mabedlerde topladı. Başlarına da çiçekten taçlar konuldu. Bu taçlar aslında kurban edilecek hilotlar için bir işaretti. Birkaç gün içinde ikibin hilot acımasızca öldürülüp, cesetleri yok edilerek, bir nevi mükâfatlarını almış oldular.
Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ