Şeyhülislam Veliyüddin Efendi at yarışı sever miydi?



İstanbul’daki Veliefendi Hipodromu, aslında, 1768’de vefat eden Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’nin, mesire yeri olması için vakfettiği bir alan. Vakıf arazisi, 1911 yılından bu yana amacı dışında kullanılıyor. İşin ilginç yanı, bahisçilerin Veli Efendi’yi at yarışlarına meraklı bir zengin olarak tanıması.

Veliefendi Hipodro-mu’nun bulunduğu arazi, Osmanlı döneminde İstanbul’un en gözde mesire yeriydi. O zamanların İstanbulluları için Boğaz hiçbir anlam ifade etmiyordu. Çayırlar, dere kenarları dolup taşardı. Veliefendi Çayırı’nın şimdilerde kokudan yanına yanaşılmayan deresinin kenarında da bağlar, bostanlar bir de bu araziyi mesire yeri olarak vakfeden Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’nin küçük bir köşkü vardı. Veliyüddin Efendi, mesire yerini vakfetmekle yetinmemiş, buranın bakımını da üstlenmişti. Çeşmeler yaptırmış, ölümünden sonra da bakımının yapılması için gereken para için evler, dükkânlar vakfetmişti. Veliefendi çayırının kaderi Enver Paşa’nın 1911’de Almanlardan oluşan bilim kurulu oluşturup İstanbul’da at yarışı düzenlenilebilecek bir arazi tespit edilmesini istemesiyle değişir. Almanlar yarışlar için Veliefendi Çayırı’nı uygun görür. Hemen iki pist, iki tahta tribün ve bir hakem kulesi yaptırılır. Savaş yılları olmasına rağmen Türkiye Jokey Kulübü’nün düzenlediği yarışlara ilgi büyüktür. İstanbul’un zenginleri ve yabancılar, bu koşulara hayli ilgi gösterir. Veliefendi Çayırı’ndaki yarış pisti zamanla gelişmeye, yangınlarda kül olan tribünler yenilenmeye ve büyümeye başlar. Ama İstanbullular burada piknik yapmaya devam ederler.
Çayırın mesire yeri olduğunun unutulduğu bugün bile Veliefendi’ye piknik yapmaya gidenler var. Türkiye Jokey Kulübü de piknikçiler için özel masalar yaptırmış. Burayı bilenler yarışların olmadığı zamanlarda şehrin ortasında bir vahayı andıran Veliefendi’de ağaçlık alanda piknik yapıyor. Artık çok az insan Veliefendi Hipodromu’nun 18. yüzyılın ünlü alimi Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’nin vakfettiği arazi olduğunu biliyor. Hipodrom çalışanları ise Veli Efendi’yi Osmanlı döneminde yaşayan ve atları seven zengin bir zat olarak tanıyor. Peki siz, burada İstanbul papağanlarının tiz çığlıkları arasında, bakıcısının yanında sakin sakin yürüyen cins atları izleyerek piknik yapabileceğinizi biliyor musunuz? Giderseniz hayırsever Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’nin ruhuna Fatiha okumayı unutmayın. g.baki@zaman.com.tr
***
Padişah’ın hediyesi
Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’ye bu arsa padişah tarafından özür mahiyetinde bağışlanmış. III. Mustafa iftira üzerine sürgün ettiği Şeyhülislam’a iade-i itibar ettikten sonra Çırpıcı Çayırı’nın sahile yakın kısmını vermiş. Veliyüddin Efendi de döneminin en değerli bölgesindeki bu arsayı mesire alanı olarak vakfetmiş. Çeşmeler yaptırmış, çevresini bakıma almış. 1911 yılına kadar da mesire alanı olarak kullanılmış. Sonra yarışlar yapılmaya başlanmış. 1950 yılında da Tarım Bakanlığı tarafından arazi Türkiye Jokey Kulübü’ne kiralanmış. Şimdi arazi, at bakım alanları, Jokey Kulübü idari binası ve pistiyle Veliefendi Hipodromu olarak kullanılıyor.

İngiliz atları, soğuğa daha dayanıklı. Arap atları ise çabuk üşüyor. O sebeple gözleri ve ayakları dışında vücudunun her yerini kapatacak özel giysileri var. Kulakları bile açıkta kalmamalı.

596 dönümlük Veliefendi Hipodromu, şehrin ortasında beton blokların arasında vahayı andırıyor. Yeşil pisti, kuş yuvalarıyla dolu ağaçlarıyla burası şehrin saklı bahçesi gibi. Yarış günlerinde heyecanlı bahisçilerle dolan hipodrom, yarış günleri dışında yürüyüşe çıkan atlar ve bakıcılarıyla eski zamanların kasabalarını andırıyor.
***
“Türkiye Jokey Kulübü ekmeğini yediği Veliyüddin Efendi’ye vefa göstermeli”
Veliefendi Hipodromu’nun bulunduğu arsa 1768 yılında hayata veda eden (doğum tarihi bilinmiyor) Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’ye ait. Döneminin büyük alimlerinden olan Veliyüddin Efendi, ömrü boyunca devlette üst düzey görevlerde bulunmuş. Padişah III. Mustafa’dan, Osmanlı tarihinde hiçbir şeyhülislama nasip olmayacak iltifat görmüş. Şeyhülislamlığın nişanesi olan beyaz kürk evine gönderilmiş. Veliyüddin Efendi, aynı zamanda devrinin en iyi hattatıdır. Bugün Amerika’dan Mekke’ye kadar dünyanın önemli koleksiyonlarında eserleri var. Beyazıt Kütüphanesi’ni de o yaptırmış ve buraya binlerce elyazması kitap bağışlamış. Şeyhülislam, devrinin önemli entelektüellerinden olmanın yanında zevk sahibi bir kişilikmiş. Mesela 35 çeşit lale geliştirecek kadar botanik ilmine hakimmiş. Veliyüddin Efendi’nin lale sevgisine dair birçok bilimsel makale mevcut.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi Recep Sadri Sayıoğulları da yüksek lisans tezini Veliyüddin Efendi üzerine yapmış. Veliyüddin Efendi’nin kabrini bu tez çalışmaları sırasında tespit etmiş. Eyüp Şeyh Murat Mesnevihanesi bahçesindeki türbe yıkılmış. Sayıoğulları, çok sayıda hayrı bulunan bir zatın mezarının halinin içler acısı olduğunu söylüyor. Sayıoğulları, “Türkiye’nin en çok kazanan kurumlarından biri olan Türkiye Jokey Kulübü’nün İstanbul’daki hipodromu bu zatın hayratı üzerinde kurulu. Buna rağmen mezarı bakımsızlıktan yıkılmış.” diyor. Sayıoğulları, tezini hazırladığı dönemden bu yana yani 20 yıldır Veliyüddin Efendi’nin kabri için hiçbir şey yapılmamasını ise trajik buluyor. Sayıoğulları; “Tezimi yazdığım zamanlarda Jokey Kulübü’ne şahsen kaç kez gittim, dekanlık nezdinde ziyaretler yapıldı bu mezarlığa sahip çıkılsın diye. Görüyorum ki hiçbir şey yapılmamış. Yazıklar olsun demekten başka bir şey içimden gelmiyor. Bu kadar büyük bir zatın, vakfettiği mallarından halen bunca insanın karnı doyuyorken mezarının bu halde olması çok üzücü. Türkiye Jokey Kulübü için burayı yaptırmak nedir ki! Kulübün kazancı bildiğim kadarıyla birçok resmi kuruma dağıtılıyor. Milli Eğitim, Vakıflar, YÖK… En azından vefa borcu olarak anısına saygı göstersek.” diyor. Her yıl düzenlenen Veliefendi koşusunun Veliyüddin Efendi’nin ölüm yıl dönümünde yapılmasını öneren Sayıoğulları, Şeyhülislamın yaptırdığı Beyazıt Kütüphanesi’nin de bakıma ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Bir Cevap Yazın