İnsanlar çok eski zamanlardan beri yazdıkları yazıları çoğaltma, bu işi daha kısa bir zamanda yapma gereğini duymuşlardı.Basım sahasında da ilk buluşlar gene Uzakdoğu’ya aittir. Kâğıt üzerine ilk baskıyı yapan ülke, Çin ve Kore olmuştur. Bildiğimiz ilk baskı, Budizm’in Japonya’da yayılmasını sağlayan İmparatoriçe Shotoku (ölümü, Milâdi 769) devrine aittir. Bu dinde Buda’nın resimlerinin ve Kutsal Sutra’nın metinlerinin çoğaltılması büyük bir sevaptı. İmparatoriçe, Japon Pago’dalarına konmak üzere bir milyon nüsha muska (charm) bastırmıştı. Bunlar, Sanskrit dilinde fakat Çin yazısı ile hazırlanmıştı .
Çin’de ise baskı işi daha çok T’ang Sülâlesi (618 – 906) zamanında başlamış ve gelişmişti. En güzel ve en eski örnek, Kutsal Sutra’ya ait olup, 868 tarihini taşımaktadır. Pek ünlü ve tomar halindeki bu kitap, (Bin Buda Mağaraları)’nda bulunmuştur.
Kore’de ise matbaa milâdi 1403 yılından itibaren kullanıldı. Bu matbaada daha önce kullanılan tahta, pişmiş kil ve porselen yerine bronz harfler kullanıldı. Kore’den sonra Çin ve Japonya’da da kullanılan bronz harfli matbaa sürekli olmadı. Uzakdoğu alfabelerinin ideografik oluşu klişe baskının gelişmesine; buna karşılık matbaanın zamanla kaybolma sına sebep oldu. 19ncu yüzyılda Avrupa’da bulunmuş olan baskı sanatı Uzakdoğu’ya ulaştığında buralarda yalnızca klişe baskı kullanılıyordu.
Avrupa’da da başlangıçta Çin’de olduğu gibi klişe baskı kullanılmıştır. Batıda, bu Sanatın en güzel örneklerine Hollanda’da rastlanmaktadır. Zamanla tek tek harf kalıplarını yan yana getirerek kelimeleri, kelimeleri yan yana getirerek satırları, satırları alt alta koyarak da sayfaları meydana getirecek yolun bulunması, baskı işlerini çok hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Ancak harflerin yapımında kullanılan tahta, porselen ve benzeri maddenin yumuşak oluşu matbaa için kullanışlı değildi.
Nihayet bir kuyumcu olan Johann Gutenberg (1400 – 1468) madenî harfler döküp, baskı usulünü de geliştirerek müteharrik harflerle baskı sanatını, yani Matbaayı bulmuş oldu.
Gutenberg, 1450 — 1455 yılları arasında Johann Fust adlı bir zengin ve Peter Schöffer adlı bir yardımcıyla birlikte çalışarak, Lâtince bir din kitabı bastı. 300 tane basılan bu Kitabı Mukaddes’in, bu gün elde ancak 45 nüshası vardır. Bundan sonra bazı din ve gramer kitapları daha bastı.
Bu yeni sanat ve iş kolu kısa zamanda Avrupa’nın her tarafına hızla yayıldı. Bu hızlı yayılış ve gelişmeyi sağlayan unsurun başında, 15’inci yüzyılda Avrupa’nın her yerinde kâğıdın yapılmaya başlamış olması gelir. Ayrıca Gutenberg’in doğduğu şehir olan MAİNZ’in 1462 deki iç harpte yağma ve istilâ edilmesinin rolü de büyüktür. Çünkü bu olay üzerine matbaacılar, dört bir yana dağıldılar. Gittikleri yerlere bu sanatı da birlikte götürdüler.
Matbaacılığın Avrupa’da hızla yayılıp gelişmesi, kitap için yepyeni bir gelişme devresinin başlangıcı oldu. Her şeyden önce kitap çok ucuzladı. Dolayısı ile çoğalıp, genelleşerek, geniş halk kitlelerinin malı oldu. Bu durum, batıl inançların yıkılmasını, siyasal ve toplumsal yeni bir devrin doğmasını sağladı. Bu, yeni bir duyuş, yeni bir düşünüş ve yeni bir görüş olarak tanımlanan RÖNESANS hareketidir. İşte, günümüze değin etkisini gösteren, bu hareketin yayılmasında matbaa en büyük rolü oynadı. Matbaa her gün yayınladığı kitaplarla, halkın eline, o zamana değin içinde yüzdüğü olumsuz baskılardan onu kurtaracak, ona, yolunu gösterecek meşaleler vermiş oluyordu. Ancak (KİTAP) sayesindedir ki, bir çok istibdatlar yıkıldı, kökleşmiş yanlışlıklar düzeltildi. Artık halk, her çeşit bilgiyi bu sağlam kaynaklardan, kitaplardan alarak, asırların ve elle kitap çoğaltanların birbiri üstüne yükledikleri yanlışlardan kurtuldular.
Yararlanılan Kaynak: Kitabın Evrimi, Orhan Öcal.
Tarihenotdus | Tarih, Kültür ve Medeniyetler sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Bence yaralı bilgiler var:-) 🙂